Ara...

22.10.2025

Bıktım Çelişkiden

Farkında olduğum oluşum

Beynimde yer edindi.

Sanırım,

Sanrı bildiklerimde bile

Bir damla su buldum.

Hissediyorum sandım.

Çocuk duygusallığı bu,

Asla kendi olamayan.

14.10.2025

Yaşlı Yol

 “Daha saat bir ya. Böyle yoğun gün görmedim.”

“Yıl sonunda öyle olur. Yılbaşında bak bir de.”

“Yılbaşının ne farkı var? Eylül abla, ateşin var mı?”

Sigarasını yaktım.

“Yılbaşında herkes parasını harcamış oluyor, gelen giden olmuyor.”

Hasan güldü: “Bedirhan abiler yine gelip kiremit sipariş ediyordur yine ama!”

“Tabii oğlum, tabii! Onlar kıyamet günü bile burada olurlar, sen merak etme…”

(“Kıyamet günü gelse de rahat etsek.”)

“Ne dedin Eylül abla?”

13.10.2025

Damak Tadı

 Gül aromalı Lays Fırından

Geçti ıstakozun yanından

"Tadın kötü, seven seyrek

Uzak dur kıyıdan," diyerek.

Kıskacı kıyıdaydı, zeytin gözleri fırında...

12.10.2025

"İzninizle"

Kağıtta her şey daha sade.

Her cümle uyar kuralına.

Ne kadar kalem çiğnersem

O kadar yazarım parmakla.


Batırsam yumuşak tene

Yeni sivri ucunu kurşunun.

Yara değil amacım, hayır.

Uzak mesafelerden bile

Görülecek çizik tablosu,

Bu yaratılan: Acının sanatı.

Hobi Ko’dum, Ya’dım, N’oldu?

Yanlış anlaşılsın, ama

Hayatı çok! seviyoruz.

İkimiz de, birer yama;

Kötü'ü iyi-ce kapıyoruz.


Evet.

Bu aylık takvimler ve

Hayatî hedeflerle

Hobi korudum, ya

yınladım. Ya n'oldu?

Ko'dum, ya'dım;

Bilin bakalım!

n'oldu?

11.10.2025

Doyumsuz

Karşımda bir çocuk,

Açlıktan yakınıyor.

Karşımda debeleniyor

Ağlayan bir çocuk.


Midede hareket devamlı.

Yemezse duramaz aklı.

İyice geçiştirmeden,

Bırakamaz kıvranmayı.

Kayık Yokuş

Kaygan yokuş yaşı olan,

Pabuçlardan—yaş alan,

Jenerasyonlara aktarılan,

Upuzun yolda—bi adam.

Sorular sorar geçimsizce

Ne giderir derdini, gizlice?

Sisli yere dokunan taban,

Bir de orada kalmayı bilse.

10.10.2025

İnceden Tuğlalar

“Göğü delen” uzunca tuğlalar…

Bu şehir ağaçlara yakınır,

Beyni pis sularda yıkanır,

Tuğlaları deviren ellere sığınır.

Gittikçe anlamsızlaşan göğe,

Maviye biçimsizce boyanır.

Ayaksız Araç

Onlarca farklı insanın parfümleri,

Kokular karışıyor birbirine.

Hepsinde birer yaşam belirtisi.

Solunan havanın silsilesiyle,

Ciğerler karışıyor birbirine.

9.10.2025

Anlatılmaya Layık Olanlar

Gözlerimi yaşartmayan bir soğan

Buldum.

Kokuma aşık olan.

Bana doğru yeşeren yapraklar,

Kökleri koruyan topraktı.


Ellerimi ısıtan bir kartopu

Tuttum.

Tenime aşık olan.

Koluma doğru sızan sular,

Havayı saran bulutlardı.

Oyuncak

Küçük çocuk, büyükçe beden.

Oyuncağına dolanmış sinsiden.

Kuyruğuna basılan yılandan,

Büyük suçlara, küçükçe siren.


Boşa beklemek kâr mı sabahı?

Ne ile besler bu çocuk yılanı?

Kolları olsa ipe vurulmaz pulları.

Beceriksiz parmak sorunları,

Bu defa yükseltti göğe suları.

8.10.2025

Çoğunlukla Mantıksız

Çoğunlukla mantıksız

Suda yüzen bir kafa,

Ya da deniz atı çayırda.

Dört nala koşan balık,

Veya bir kuş ahırda.


Mazur görsen aklımı,

Dağa bir çadır kursam.

Tepeye tahta merdiven

Bir düşüp de devrilsem.


“Ah!–”

Tat

Zehirden emin olamam,

Zamanı tanıyana kadar.

Ağrıyor boynum, kırılıyor.

Cezasından kaçamam.


Bir dörtlük daha, kalemime.

Yakışan neyse onunla

Ödemeye, 

7.10.2025

Sıradan Bir Gün

Günün yazısı, günün sözü.

Hüzün yazısı, yüzün süsü.

Bağcığım takılı zincire,

Düzeni bozar uzun ince.


Gün döner ölü incire.

Yüzüğüm yapışık ele.

Bulamam sineklik kendime,

Görülüp saklanılan pencere.

Parlak Camlar

Nakliye aracının kasası her ne kadar zifiri karanlık olsa da, eşyalarımın her birini gözlerimle seçebiliyordum. Yıllardır çok bakmıştım onlara, ezberlemiştim. Masamın, sandalyemin, fiskosumun, televizyonumun, gardırobumun ve diğer her şeyimin etrafımdaki alanı ne kadar kapladıklarının oldukça farkındaydım. Yolun engebelerinin onları nasıl sıçrattığını hissedebiliyor, motorun sesiyle beraber camların titreşimini duyabiliyordum. Korkmuş gibilerdi, ama zaruri bir korkuydu.

 Kasanın duvarına yaslanmış, dizlerime sarılmış, arabanın her titreşimiyle beraber tebessüm edip duruyordum; müthiş hissediyordum! Şöyle bir gerçek var ki insanlar belirli bir yaşa ulaştıktan sonra sahip oldukları tek bir arzu kalır: Keyifli bir meslek. Ben de işte, o yaşa ulaşıp bunu arzulamıştım ve nihayet bu arzumu tatmin etmek üzereydim. Hayatımızın atlayacağı boyutun büyüsü altında, aynı yürüyen kasayı paylaştığımız mobilyalarıma: yani ev arkadaşlarıma, karılarıma ve çocuklarıma bir göz attım. Nihayet korkmayı bırakmışlardı. Oracıkta evimin yeniden vücut bulduğunu hissettim. Mobilyalarım tekrar günlük sohbetlerine başladılar. O an beni gerçekten evimde olduğuma ve sadece elektriklerin kesilmiş olduğuna inandırabilirdiniz.

 Araba durdu. Kapılarının sesini duydum. Adımlarının sesini duydum. Kepenk açıldığında güneş gözümüzü yaktı; benim ve mobilyalarımın. Çıktım, taşıma işlemine hazırlandılar. Yeni mahalleme bir kez daha göz attım, merakla. Evimin balkonunu seçebildiğimde nihayet, gülümsedim. O tebessümü kullanarak aynı zamanda da nakliyecilere kasada oturmama izin verdikleri için samimi bir teşekkür edip ellerini sıktım. Aynı ellerle yeni evime hayat verdik.

6.10.2025

Paranoya

Sığamam bu kutulara,

Bolca kuşanmış aynalarla.

Birisi değil, bin tanesi,

Beni boğacak tuşlarla.


Dokusu ince, sesi yok.

Bağıramam boğazdan.

Reçete, reçete beynime,

İyice işlensin derinime.

Kurbanlık Şiir

Gir.          Ete           buda,

 Dişi       sabit        İsa,

  Olan    bakan    Rab,

   Mutsuzluğu bulan,

   Bihaberdir sondan.

   Kızıl damarlı gözler

   Uzanır kan nehrine.

   Sıcak boynun üşür

     Sivri bir çelik ile

  Ama        tek      dua

 Dion,         ay,        sus!

Dün-           ya,         sen,

Sen                            de

  O-                              va.

5.10.2025

Pati Pati

Pasaklı bir tüy yumağına,

Rast geldim sokaklarda.

Anlamsız sanılmış olsa da,

Asıl iletişim derinden.

Dilsizi oynayan—yine ben.

Kanlı Boyoz

Bazen acele gerekir;

Bugün en yüce örneği

Mesele fazla mühimdir,

Kendiciğini unutursun


Kalbimin duracağından,

Kendimi aştığımdan,

4.10.2025

Uyku Sersemi

Biraz dolu, uykulu vücut.

Baygın, dev bir anomali.

Ayaklarımdan alnıma kadar,

Sımsıkı, ince bir halat.

Hayalleri var çocukların.

Denizde uçan bir uçak,

Görkemin doruğuna,

Bilinmeyene doğru, hitap.


Kokudan burnumu kapadım.

Artık bayılmadan bilendim.

Fazla gürültü müziğimde,

Sonunu yazmadan direndim.

Biraz dağ ve biraz gün.

Uykuma ziyan, huzursuzluk.

Sabaha erkenden ayıldım.

Tiz sesi, kulağımdaki kire

Ulaşmadan savurdum.

Yirmilik Diş

Çiğ et çiğne. Eti çiğ çiğ ye. Avını yenmişsen ne gerek var ateşe? Yüz derisini önce. Kanın dumanını izle. Birkaç vuruş daha tüm mesele. Vuruş, vuruş, vuruş, vuruş. Kes onu ve ye. Afiyetle. Vuruşla ve müzikle. Müzikli bir tebrikle. Eski köye yeni (âd)et getirmekle.

Sonra şimşek çaktı. Aklın canı yandı. Ağaçlar yandı, hayvanlar pişti. Eski köy de yandı böylece, gelen yeni âdetle. Çıplak vücutlardan akan ter, ruhlarından akan endişe. Bazılarının son tadı oldu pişmiş et, bazılarının deveranı. Kaçtı birkaçı yanan ormandan, kavrulmuş ellerinde yüz bin yılın başarısı.

Ateşi taşı etrafta, hükmet ona. (Hükümet hükmû-et etmeden.) Herkes birer güneş olsun bir anda. Orada ceset pişsin ve burada. Birkaç çöple ve birkaç odunla. Kolay yensin, iyileşsin et, tadıyla. Pişmiş et dağılınca insanın ağzında, konmaya başlasın her şeyin kolayına. Ya imkânsızın kalkması, ya da imkânın artması adına. Bağlanan taşla, ok ve yayla. Birkaç düz yuvarlakla, tarımla ve yazıyla. Elindeki bu kağıtla, barutla ve buharla. Telgraftan telefona, sonra cebe sığdırmaya. Uçup biri baksın bunlara, hepsi televizyona çıksın. İş kafiyesizleşsin, büyü bozulsun.

Alış ve Kendini Veriş

Sürekli bir endişe içerisindeydim, bir korku, huzursuzluk gittiğim her yerde bedenimi ele geçiriyordu. Bugün ise hissettiğim endişenin içine sürüklenecektim…

Şehrin en görkemli mağazalarından birinde gezinirken gördüğüm her şeyi sorgularken buldum kendimi. Bu saatler zamanı ölçmeye yeter miydi? Bu şık kolyeleri takanlar ne iş yapıyorlardı? Bir raf dolusu minik çantaya ne sığdırabilirdin, ıslak mendil mi yoksa nemli çöp torbası mı? Kıyafetlerin asılı olduğu keskin askılar bana zarar veriyor gibiydi. Endişe içinde kirli hissediyordum, kendimi o poşete sokup taşımak istiyordum.

104 Metre Solu

 "Şarjım az, tamam."

Beynimin frekansı sarsıldı; güneş gökte güpgüneş. Bütün toprağa limon sıkıyor. Ben de bir toprağım, benim de derimi asidiyle ağlatıyor. Islak gözlerim onu çağırıyor, fakat görmek istemiyorum. Tabii bakmak ne kadar imkânsızsa görmemek de o kadar imkânsız.

"Güneş ne tarafında, tamam."

Birkaç sayı sıçradı telsizden. Pusulama baktım, küçük bir hesaplama yaptım ve yola çıktım, motosikletimin son gücüyle. Yol kilometreler sürecek olmalıydı, çölün sarmaşıklarının arasında; ormanın kumları arasında.

Adım ve Adım

Işıklarla donatılan çatılarda,

Yürümeyi seven bir adam

Saklanır, küçük dolabımda.


Sahipsiz meyve ağaçlarında,

Uyumaya gelen bir adam

Bunalır, dalların arasında.

3.10.2025

İzmir'imin Çöpleri

Altı yaşında bir hanımefendi

Fırıncı annesinin talimatıyla

İlk maya paketini açtı şimdi.

(Gurur duydu yırttığı ambalajla.)


Aynı talimatla, nazikçe çöpe koydu

Demişse de, "Saklamak istiyorum!"

Diğer tüm çöplerle boğuldu

O duygusal alüminyum.