Çiğ et çiğne. Eti çiğ çiğ ye. Avını yenmişsen ne gerek var ateşe? Yüz derisini önce. Kanın dumanını izle. Birkaç vuruş daha tüm mesele. Vuruş, vuruş, vuruş, vuruş. Kes onu ve ye. Afiyetle. Vuruşla ve müzikle. Müzikli bir tebrikle. Eski köye yeni (âd)et getirmekle.
Sonra şimşek çaktı. Aklın canı yandı. Ağaçlar yandı, hayvanlar pişti. Eski köy de yandı böylece, gelen yeni âdetle. Çıplak vücutlardan akan ter, ruhlarından akan endişe. Bazılarının son tadı oldu pişmiş et, bazılarının deveranı. Kaçtı birkaçı yanan ormandan, kavrulmuş ellerinde yüz bin yılın başarısı.
Ateşi taşı etrafta, hükmet ona. (Hükümet hükmû-et etmeden.) Herkes birer güneş olsun bir anda. Orada ceset pişsin ve burada. Birkaç çöple ve birkaç odunla. Kolay yensin, iyileşsin et, tadıyla. Pişmiş et dağılınca insanın ağzında, konmaya başlasın her şeyin kolayına. Ya imkânsızın kalkması, ya da imkânın artması adına. Bağlanan taşla, ok ve yayla. Birkaç düz yuvarlakla, tarımla ve yazıyla. Elindeki bu kağıtla, barutla ve buharla. Telgraftan telefona, sonra cebe sığdırmaya. Uçup biri baksın bunlara, hepsi televizyona çıksın. İş kafiyesizleşsin, büyü bozulsun.