Ara...

4.10.2025

Uyku Sersemi

Biraz dolu, uykulu vücut.

Baygın, dev bir anomali.

Ayaklarımdan alnıma kadar,

Sımsıkı, ince bir halat.

Hayalleri var çocukların.

Denizde uçan bir uçak,

Görkemin doruğuna,

Bilinmeyene doğru, hitap.


Kokudan burnumu kapadım.

Artık bayılmadan bilendim.

Fazla gürültü müziğimde,

Sonunu yazmadan direndim.

Biraz dağ ve biraz gün.

Uykuma ziyan, huzursuzluk.

Sabaha erkenden ayıldım.

Tiz sesi, kulağımdaki kire

Ulaşmadan savurdum.

Yirmilik Diş

Çiğ et çiğne. Eti çiğ çiğ ye. Avını yenmişsen ne gerek var ateşe? Yüz derisini önce. Kanın dumanını izle. Birkaç vuruş daha tüm mesele. Vuruş, vuruş, vuruş, vuruş. Kes onu ve ye. Afiyetle. Vuruşla ve müzikle. Müzikli bir tebrikle. Eski köye yeni (âd)et getirmekle.

Sonra şimşek çaktı. Aklın canı yandı. Ağaçlar yandı, hayvanlar pişti. Eski köy de yandı böylece, gelen yeni âdetle. Çıplak vücutlardan akan ter, ruhlarından akan endişe. Bazılarının son tadı oldu pişmiş et, bazılarının deveranı. Kaçtı birkaçı yanan ormandan, kavrulmuş ellerinde yüz bin yılın başarısı.

Ateşi taşı etrafta, hükmet ona. (Hükümet hükmû-et etmeden.) Herkes birer güneş olsun bir anda. Orada ceset pişsin ve burada. Birkaç çöple ve birkaç odunla. Kolay yensin, iyileşsin et, tadıyla. Pişmiş et dağılınca insanın ağzında, konmaya başlasın her şeyin kolayına. Ya imkânsızın kalkması, ya da imkânın artması adına. Bağlanan taşla, ok ve yayla. Birkaç düz yuvarlakla, tarımla ve yazıyla. Elindeki bu kağıtla, barutla ve buharla. Telgraftan telefona, sonra cebe sığdırmaya. Uçup biri baksın bunlara, hepsi televizyona çıksın. İş kafiyesizleşsin, büyü bozulsun.

Alış ve Kendini Veriş

Sürekli bir endişe içerisindeydim, bir korku, huzursuzluk gittiğim her yerde bedenimi ele geçiriyordu. Bugün ise hissettiğim endişenin içine sürüklenecektim…

Şehrin en görkemli mağazalarından birinde gezinirken gördüğüm her şeyi sorgularken buldum kendimi. Bu saatler zamanı ölçmeye yeter miydi? Bu şık kolyeleri takanlar ne iş yapıyorlardı? Bir raf dolusu minik çantaya ne sığdırabilirdin, ıslak mendil mi yoksa nemli çöp torbası mı? Kıyafetlerin asılı olduğu keskin askılar bana zarar veriyor gibiydi. Endişe içinde kirli hissediyordum, kendimi o poşete sokup taşımak istiyordum.

104 Metre Solu

 "Şarjım az, tamam."

Beynimin frekansı sarsıldı; güneş gökte güpgüneş. Bütün toprağa limon sıkıyor. Ben de bir toprağım, benim de derimi asidiyle ağlatıyor. Islak gözlerim onu çağırıyor, fakat görmek istemiyorum. Tabii bakmak ne kadar imkânsızsa görmemek de o kadar imkânsız.

"Güneş ne tarafında, tamam."

Birkaç sayı sıçradı telsizden. Pusulama baktım, küçük bir hesaplama yaptım ve yola çıktım, motosikletimin son gücüyle. Yol kilometreler sürecek olmalıydı, çölün sarmaşıklarının arasında; ormanın kumları arasında.

Adım ve Adım

Işıklarla donatılan çatılarda,

Yürümeyi seven bir adam

Saklanır, küçük dolabımda.


Sahipsiz meyve ağaçlarında,

Uyumaya gelen bir adam

Bunalır, dalların arasında.

3.10.2025

İzmir'imin Çöpleri

Altı yaşında bir hanımefendi

Fırıncı annesinin talimatıyla

İlk maya paketini açtı şimdi.

(Gurur duydu yırttığı ambalajla.)


Aynı talimatla, nazikçe çöpe koydu

Demişse de, "Saklamak istiyorum!"

Diğer tüm çöplerle boğuldu

O duygusal alüminyum.